9 Eylül 2013 Pazartesi

"Mobil uygulama işine girelim"

İnternetin yaygınlaşmaya başladığı dönemi hatırlıyorum da..
Bu kadar büyüyeceğini, hayatımızın içine bu denli nüfuz edeceğini tahmin edemediğimiz bir kavramdı internet.
Ama hepimizi heyecanlandırıyordu. Birşeyler olacağını hissediyorduk.

Henüz herkesin evinde internet yokken, internet cafe patlaması yaşanmıştı. Halkın büyük kısmı, internete bu cafelerden giriyordu.
Tabii işin özünü ıskalayıp, şekline vurulan girişimci ruhumuz durur mu? Şöyle cümleler hatırlıyorum.
"Abi internet cafe işinde çok para var, birşey yok , üç beş masa üç beş bilgisayar atıyorsun tamam.."
"Devir internet devri abi..."
"Siber İnternet Cafe - 1024 Mbps İnternetimiz vardır"
ve daha fazlası.

Sonra o girişimci ruh geç de olsa internet cafe açmanın "internet işine girmek" olmadığını anladı.
Bu kez de "internet sitesi açalım abi" cümleleri havada uçuştu. "Birşey yok abi, bi sunucu, bi alan adı tamam"
O devirdeki deneyimlerin, amatör çalışmaların, günümüzle kıyaslamasını yaparsak işi daha da trajikomik hale de getirebiliriz.
Ama her devir kendi şartlarına göre değerlendirilmeli.
Anlatmak istediğim şey başka.

İnternet cafe de olsa, reklamdan para kazanmak isteyen içerik sitesi de olsa, e-ticaret sitesi de olsa, bir gerçek değişmiyor.
Bu yapılan işlerin hepsi en nihayetinde insanlara fayda sağlamak, ve sonucunda doğal olarak bunun karşılığını almak için yapılır, yapılmalıdır.
Bu açıdan bakınca, içinde internet olsa da olmasa da hizmet sunan her iş aslında benzer kurallarla yürür.

İnternet ya da mobil internet, müşteri beklentilerini çok değiştirdi. Artık insanlar çok daha hızlı, çok daha kaliteli hizmet bekliyor.
Ama bu durum, müşterinin müşteri olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Mobil uygulamalar da benzer süreçlerden geçti.
"Mobil uygulama işine girelim" cümlelerinden başlayarak, gerçek hayattaki ya da internetteki işini mobil platforma taşıyanlarla devam etti.
Ve yine mobil uygulamalar için de aynı gerçek ortada "müşteri, müşteridir."

Sadece dükkan kiralayıp önünde oturarak esnaf olunamayacağı gibi, bir mobil uygulama yapıp store'a koyarak da mobil dünyada varım denemez.
İçini doldurmak, ürünleri çeşitlendirmek, gelen müşteriyle ilgilenmek, müşteriyi tanıyıp ihtiyaçlarını anlamak gerekir.
Hatta mobil internetten bahsediyorsak, bu iş esnaflıktan çok daha hassas, çok daha zordur. Çünkü beklenti ve ihtiyaçlar çok daha hızlı değişir.
Ayak uydurmaktan ötesi, önden gitmek, geleceği görmek gerekir.

"Hiçbir başarı tesadüf değildir" diye bir laf var ya hani. Tesadüf olanları da var aslında, ama o tesadüfler sizi tesadüfen bulmaz.

3 Eylül 2013 Salı

Microsoft Nokia ile ne yapar?

Microsoft , Nokia'yı 7,2 milyar dolar karşılığında satın aldı. Bu, hem Nokia açısından, hem Microsoft açısından çok mantıklı bir hareket.
Nokia, doğru zamanda doğru değerleme anında satış yapıp çıkmış oldu, Microsoft ise geç de olsa büyük yatırımlar yaptığı mobil dünyaya, cihaz üretimi gücüyle devam etmiş olacak.
Tabii Microsoft'un çok mantıklı bir satınalma yapmış olması, akıllı telefon pazarında başarılı olduğu ya da olacağı anlamına gelmiyor.

Microsoft kısa süre önce, mobil dünyada var olmadan, teknolojide var olmaya devam edilemeyeceğini görerek,Windows Phone 8 gibi bence tatmin edici bir mobil işletim sistemi geliştirdiler, ancak, bir ürünü üretmekten çok onu hayatta tutmaktır zor olan. Microsoft'un mobil dünyada hem işletim sistemi, hem cihaz üretimi yönünde adımlar atması yalnızca bir giriş niteliğinde.
Şimdi işin zor kısmı başlıyor. Başarılı ve kalıcı olmak.

Apple'ın Ar-Ge birimi, şirketin ana binasından "belirli bir mesafe" kadar uzaktadır. Bu mesafe ise şu kritere göre belirlenmiş. Yöneticilerin her an gelip denetleyeceği, rapor isteyeceği kadar yakında değil, ancak yine yöneticilerin, Ar-Ge biriminin başarılarını paylaşacağı, övüneceği kadar yakında.
Bu yaklaşımın ana amacı kurumsallığın ve geleneksel yaklaşımların olabildiğince uzağında kalarak yenilikçiliği tetiklemek.

Bence Microsoft'un da mobil teknolojiler tarafında yapması gereken şey benzer. Öncelikle mobil teknolojiler ile ilgili birimini, olabildiğince geleneksel Microsoft kültüründen uzakta tutmalılar. Bu mobil birim, Bambaşka bir şirketmiş gibi çalışmalı. Hatta belki, Microsoft'un yatırım yaptığı bir start-up mantığı ile hareket etmeliler.
Zira mevcut alışılmış yaklaşımı ile, Microsoft'un mobil dünya dinamiklerine cevap verebilmesi zor.
.