29 Şubat 2012 Çarşamba

Sosyal Ağlar bizi bozar mı?

Facebook, Twitter gibi sosyal ağları hepimiz kullanıyoruz, paylaşımlarda bulunuyoruz. Ama aynı zamanda tam olarak neden kullandığımıza ya da bu ağları nasıl ve ne amaçla kullanmamız gerektiğine henüz tam karar veremedik.

Karar veremeyince de şöyle yakınmalar olabiliyor.
"bu twitter çok vakit alıyor" ,
"facebookta geyikten ve kedi videolarından başka ne var?" ,
"arkadaşım senin öğlen nerede ne yediğinden, akşam nereye gittiğinden bana ne?" ... gibi.
 Bu yakınmaların haklılık payı var elbette. Ancak paylaşılanları şöyle bir filtrelediğimizde, çok farklı içerikleri de görebiliyoruz.
Akşam haberlerinde irdelenmeden geçilen bir haberin çarpıcı detaylarına, dünyada olup bitenin, bize yansıtılandan çok farklı olduğunu anlatan görsel ve yazılı kaynaklara erişebiliyoruz.
Dahası, henüz televizyonların flaş haber olarak bile duyurmadığı güncellikte haberlere, muhabirlerin olay yerinden aktarımlarına rastlayabiliyoruz.
Ortadoğu ülkelerinin halklarının , "devrim yapmak"  için sosyal ağları kullandığına şahit olabiliyoruz.
Bunun üzerine, kendimiz gibi düşünen insanların yorumlarını paylaşıp, düşüncelerini benimsemediklerimizle fikir alışverişine girebiliyoruz.

Bu noktada kritik soru şu:
Sosyal ağlar; yeni sivil toplum alanı mı? yoksa , magazin ve eğlence ortamı mı?
Bu soruya cevabım net. Hem ikisi de değil, hem de ikisi birden. Çünkü günlük hayatta ne varsa, paylaşılanlar da onu yansıtıyor.
Tabii günlük hayatta var olanlar önce de vardı, şimdi ne oldu da bu kadar paylaşılabilir oldu?
Bunun cevabı da kısaca şu olur; "imkan doğdu" :)
Evet , artık elimizin altındaki küçük bilgisayarlarla çok az emek harcayarak, bilgiyi yayabiliyoruz.
Bu nedenle aslında sosyal ağlar bir çeşit "Yeni Nesil İletişim Kanalı" olarak tanımlanabilir.


"İletişim kanalı" diye ağır bir anlam yüklemekte çok da haksız sayılmam herhalde.
Nasıl ki, telefonda konuşmak ile e-posta yazıp derdini anlatmak arasında bir üslup farkı var ise, sosyal medyada iletişim kurmanın da kendine has üslubu var ve insanlar genelde bu üsluba uyarak iletişim kuruyor. 
Bugün "en kurumsal benim" diyen firmalar bile, kendi kurumsal ifade tarzını bir kenara bırakıp, sosyal medya jargonuna uyarak bu kanal üzerinden müşterileriyle temasa geçiyor.

Yeni çağda,çok yönlü ve etkili bir haberleşme kanalı olarak internet geliştirildi. Bu haberleşme kanalının bir ürünü olarak da "sosyal ağlar" doğdu.
Ancak sonuçta bu yeni iletişim kanalını kullanan insanın kendisi çok da değişmedi.
Twitter'da, Facebook'ta  rastladığımız , bazen magazin , bazen geyik, bazen toplumsal mesaj içeren paylaşımlar, paylaşan insanın ürettiklerinden ibaret. Bulunduğu sosyal ağın bir ürünü değil.

Paylaşmak insanın doğasının gereği. İmkanlar daha kısıtlıyken, mektup, telefon kullanıyorduk, imkanlar arttı internet kullanıyoruz. Zaten hergün geyik yapıyorduk, ya da zaten hergün memleketi kurtarıyorduk, şimdi aynı şeyleri farklı bir şekilde, daha farklı seçeneklerle (resim, video, link paylaşarak), ve artık tüm dünyanın erişebildiği bir ortamda yapıyoruz.
Tabii ki bu yeniliğin günlük yaşama getirdiği büyük değişimler ve kolaylıklar var. Önemli olan hala gelişmekte olan bu yeni nesil iletişim kanalını , "nasıl daha etkili kullanabiliriz" diye kafa yormak.